Yan
odadan yükselen çığlık; çevrimiçi misin aşkım?
Ortalama
doksan metrekare evlerde muhtemelen iki çekyatlı salonlarda yaşayan ortalama
insan bir elinde TV kumandası bir elinde akıllı telefonu tıkıdık tıkıdık
dokunup çatır çatır keyif çatıyor.
Öyle
mi!
Salondan
mutfağa vatizap mesajı; pilav pişti mi hayatım? Hala cevap gelmedi, acıktım
ben, oysa okumuş görünüyor mesajı, yoksa başka yerde mi çevrimiçi!
Kişisel hayatların açmazında, kamusal alanlarının
boğuculuğunda fantastik bir yolculuğa çağıran çevrimiçilik….
Sanal iletişim çok daha
çekici bir özgürlük alanı, çevrimiçinde balataları sıyırmak mümkün, değil mi?
Pilav pişti aşkım, gel.
Beyin
dumura uğramış olabilir mi!
Gündelik siyaset
düzlemini fazlasıyla aşan derin ve çok boyutlu bir toplumsal kutuplaşmanın
yaşandığı bu topraklarda ferahlığın sanal denilen o alemde aranmasında çok da
şaşılacak bir yan yok. Kişilerin yüz yüze gelmediği bir ortamda abartı veya uç
duygular adeta olağan bir hal alıyor. Toplumsal kültürün ayıp kavramının
tahakkümünden darlanan çevrimiçi insanı adeta zincirlerini kırıyor ve duygularını
son derece abartılı ve gerçekten uzak tonlarda aleme fırlatıyor.
Ruhlar
güzergahını yitirmiş olabilir mi!
Araştırmalara göre sosyal
medyada en çok sözü geçen duygu nefret; herkes her gün bir şeylerden nefret
ettiğini yazıp duruyor. Sıkılma, korkma, öfke, mutsuzluk gibi olumsuz duyguların
da öne çıktığı görülüyor.
Nefret duygusu haliyle pek
çok başka olumsuz duyguyuı doğuruyor; umutsuzluk, karamsarlık, öfke, korku,
dışlama /dışlanma, korku, değersizleştirme, ötekileştirme / ötekileştirilme gibi
birçok olumsuz duygu bir arada yaşanabiliyor. Çevrimiçi dünyalarda insanların
bu duyguları kime? Ötekileştirdikleri, yabancılaştıkları, rekabet ettikleri
diğerlerine, yani herkese!
Paylaşılan duygular
içinde en çok öne çıkan bir diğer duygu aşk…
Şaşırdınız mı?
Şaşırın biraz çünkü
çevrimiçilikte sözü edilen aşk ya kedilere ya da daha ziyade alışveriş
ürünlerine; aşk gibi çok özel duyguları bile insanlar alışveriş metalarına
bağlı olarak kullanıyorlar; ay ben bu ayakkabıya aşık olduuuum!
Tüketim mutluluktur ya
da mutluluk tüketmektir!
Kendisi olarak
varolmanın mümkün olmadığı, ancak arabası, kredi kartı ve başkalarının
omuzlarına basarak yükseldiği yerde ötekine yansıttığı tüm özellikleriyle
aslında muhtemelen kendi halinden nefret ediyor çevrimiçi insanı.
Tutkunun
ifadesi olarak favlamak, beğenmek, paylaşmak özünde kendisine yönelen bir değer
katma arayışı…
Yoksa
neden icat edilsin selfie çubuğu!
Konuşmayı,
dokunmayı giderek unutan insan ‘camdan cama’ kurulan yüzeysel, sorumluluktan
uzak ilişkilere yöneliyor.
Kabullenilmeye
duyulan ihtiyaç…
Temiz
bir jilet ile defolarını kusurlarını gizleme imkanı…
Maskesiyle
yarattığı yansımasını izleyen müstehzi bir sırıtış…
Kendi
kendini var etme imkanı…
Cilalı
bir ayna yaratma imkanı…
Ve
güm!
Kendi
kendini imha etme imkanı!
Ve
evet….
Ve
nihayet…
Herkes
birbirine çevrimiçi ve lakin herkes kendine fena halde yalnız!